BÄ°LGÄ°LER:
Bebek Ä°zlem
Aşı Uygulamaları
Gebe Takibi
Aile Planlaması
Laboratuvar
Raporlar




  • email
  • facebook
  • twitter
Online Hizmetler
  • VERDİĞİMÄ°Z HÄ°ZMETLER

    Aile Sağlığı Merkezimizde Verilen Hizmetlerin Listesi Buraya İçin Tıklayınız.
  • ÇALIÅžMA SAATLERÄ°MÄ°Z

    Hekimlerimizin Çalışma Saatleri İçin Buraya Tıklayınız.
  • VATANDAÅž REHBERÄ°

    Aile Sağlığı Merkezimizde İşlemleri Nasıl yapabileceğinize Dair Bilgilere Buradan Ulaşabilirsiniz.
  • HÄ°ZMET STANDARTLARI TABLOSU

    Hizmet Standartları Tablosu İçin Buraya Tıklayınız.
  • DOKTORUNUZA SORUN

    Aile Hekiminize Soru Sormak İçin Buraya Tıklayınız.

Ana Sayfa > Kolon Kanseri [Geri]   
Kolon Kanseri


Kolon ve rektum, sindirim sisteminin kalın bağırsak denen kısmını oluÅŸturur. Son 20 cm’lik kısmı rektum, buradan ince bağırsaklara kadar olan kısmı ise kolon olarak adlandırılır. Toplam yaklaşık 1,5 m uzunluÄŸundadır. Kolonun rektumla birleÅŸtiÄŸi yer sigmoid kolondur. Kolonun ince bağırsakla birleÅŸtiÄŸi yere çekum adı verilir. Kısmen sindirilmiÅŸ gıdalar ince bağırsaktan kolona gelir. Kolon su ve mineralleri besinden ayırır, geri kalanı anüsten atılmak üzere depolar.

Kolondan baÅŸlayan kansere kolon kanseri, rektumdan baÅŸlayan kansere rektal kanser denir. Kolon ve rektum kanserleri bu organların iç yüzeyini örten tabakayı oluÅŸturan hücrelerden geliÅŸir. SaÄŸlık Bakanlığı'nın istatistiklerine göre en sık görülen ilk 5 kanser arasındadır. Her yaÅŸta görülebilmelerine raÄŸmen en sık 50 yaşından sonra gözlenmektedir. Ortalama görülme yaşı 63’dür. Kadın-erkek arasında görüme sıklığı açısından pek bir fark yoktur. Kolorektal kanser kolon ve rektumun dışına çıktığında, kanser hücreleri genelde yakındaki lenf bezlerinde bulunabilir. Kanser hücreleri bu lenf bezlerine ulaÅŸabilirse diÄŸer bezlere, karaciÄŸer ve uzak organlara ulaÅŸabilir.

Risk Faktörleri

Kolorektal kanserin kesin sebebi bilinmemektedir. Kolorektal kanser için bazı risk faktörleri vardır:

YaÅŸ: Kolorektal kanser, genelde yaÅŸlılarda görülür. Hastaların %90’ı 50 yaşından sonra tanı alır. Ortalama yaÅŸ 60’lı yaÅŸlardır.

Polipler: Polip iyi huylu bir tümördür. Kolon veya rektumun iç duvarından kaynaklanırlar. 50 yaşın üzerindeki insanlarda yaygındır. Bazı polipler (adenomlar) kanserleÅŸebilir. Bu durumda, kanserleÅŸme riski nedeniyle polip çıkartılmalı ve düzenli aralıklara kontrol edilmelidir. Poliplerin erken tanısı ve alınması, kolorektal kanser riskini azaltır.

Ailede kolorektal kanser öyküsü: Bir kiÅŸinin yakın akrabalarında (anne, baba, kız veya erkek kardeÅŸ, çocuklar) kolorektal kanser öyküsü varsa bu hastalığa özellikle daha genç yaÅŸta yakalanma riski artar.

Genetik bozukluklar: Belli genlerdeki deÄŸiÅŸiklikler kolorektal kanser riskini arttırır. Herediter nonpolipozis kolon kanser (HNPCC) kalıtımsal (genetik) kolorektal kanserin en yaygın tipidir. Tüm kolorektal kanser vakalarının %2’sini oluÅŸturur. HNPCC genindeki deÄŸiÅŸiklikler nedeniyle olur. DeÄŸiÅŸmiÅŸ HNPCC genli hastaların %75’inde kolorektal kanser geliÅŸir, kanserin ortalama tanı yaşı 44’dür.

Familyal adenomatöz polipozis (FAP) kolon ve rektumda kalıtımsal poliplerle karakterize nadir bir durumudur. APC adında özel bir gendeki deÄŸiÅŸiklikler sonucu olur. Tedavisi kalın bağırsağın tamamının çıkarılmasıdır. FAP tedavi edilmez ise 40 yaÅŸ civarında kolorektal kanser geliÅŸir. FAP tüm kolorektal kanser vakalarının %1’den azını oluÅŸturur.

Daha önceden kolorektal kanser geçirmiÅŸ olmak: Kolorektal kanser öyküsü olan bir kiÅŸide tekrar kolorektal kanser geliÅŸebilir. Yumurtalık, rahim ve meme kanseri öyküsü olan kadınlarda kolorektal kanser riski artmıştır.

Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı: Bağırsakta adı geçen iltihabi hastalığı olanlarda kolorektal kanser riski artmıştır. Bu kiÅŸilerde normal topluma göre 10 kat artmış risk mevcuttur.

Diyet: Hayvansal yağdan zengin, kalsiyum, folat ve liften fakir diyetle beslenenlerde kolorektal kanser riski artmıştır. Meyve ve sebzeden fakir beslenmek de riski artırır.

Sigara: Sigara içen hastalarda polip ve kolorektal kanser riski artmıştır.

Korunma

Kalın bağırsak kanserlerinden korunmada tarama yöntemlerinin yanı sıra riski azaltıcı bazı basamaklar da mevcuttur. ÖrneÄŸin fiziksel egzersiz, aşırı kilolardan kurtulmak, sigara ve alkol kullanmamak, yüksek lifli, düÅŸük yaÄŸ içerikli gıdaları tüketmek bunlardan birkaçıdır.

Belirtiler

  • Bağırsak alışkanlıklarında deÄŸiÅŸiklikler
  • Ä°shal, kabızlık, bağırsakta tam boÅŸalmama hissi
  • Dışkıda kan (parlak ya da koyu kırmızı)
  • Normalde olduÄŸundan daha ince dışkılama
  • Genel abdominal rahatsızlık ( gaz, kramplar, ÅŸiÅŸkinlik)
  • Bilinen bir neden olmaksızın kilo kaybı
  • Sürekli yorgunluk
  • Bulantı ,kusma

Kalın bağırsak kanserlerindeki bulgu ve belirtiler, tümörün evresine göre deÄŸiÅŸir. Tümör bağırsak içene doÄŸru büyürken bulgu vermezken, tam tıkandığında oluÅŸan, hastanın gazını ve dışkısını çıkaramadığı duruma kadar deÄŸiÅŸen belirtiler verebilir. Burada klinik açıdan önemli bir durum saÄŸ taraftaki bağırsak çapının soldan daha geniÅŸ olması ve geçiÅŸle ilgili belirtilerin daha geç olmasıdır. Kalın bağırsağın saÄŸ tarafındaki tümörlerde gözlenen belirtiler dışkı ile birlikte fark edilmeyen kan kaybı ve bu kanamaya baÄŸlı kansızlık, halsizlik, nefes darlığı, çabuk yorulma, dışkılama alışkanlarında deÄŸiÅŸikliktir. Zaman zaman kabızlık ve ishal atakları, karın aÄŸrısı, karında ÅŸiÅŸkinlik, kilo kaybı diÄŸer bulgulardır. Kalın bağırsak tümörlerinin en sık yerleÅŸim yeri sol tarafdır, burası da kalın bağırsağın dar yerlerindendir. Bu yüzden sol taraf tümörlerinde bağırsak tıkanıkları karşımıza daha çok çıkmaktadır.

Rektum tarafında yani makata yakın kısımdaki tümörlerde en sık bulgu, dışkıya kan bulaÅŸmasıdır. Burada dikkat edilecek durumlardan birisi hemoroid denen hastalıkta da dışkıda kan gözlenir ve kiÅŸi bu durumu karıştırarak teÅŸhis ve tedaviyi geciktirebilir. Dışkılama alışkanlıklarında deÄŸiÅŸiklik, dışkı çapının incelmesi, kabızlık, dışkılama sonrası tam boÅŸalamama, karında ÅŸiÅŸkinlik gözlenen diÄŸer bulgulardır. Bu bulgulardan ÅŸüphelendiÄŸinizde doktora baÅŸvurmalısınız. Geç dönemde kalın bağırsak kanserlerinin istenmeyen durumlarından biri barsağın tam tıkanmasıdır. Bundan baÅŸka oluÅŸabilecek durumlar arasında büyük damarın duvarının yıkılması sonucu ciddi kanamalar, tümörün bağırsak duvarını delmesi, buna baÄŸlı kalın bağırsaktaki mikropların karın zarına yayılması, karın boÅŸluÄŸunda sıvı toplanması ÅŸeklindedir.

ÇoÄŸunlukla bu belirtiler kansere baÄŸlı deÄŸildir. DiÄŸer baÅŸka saÄŸlık problemleri bu belirtilere yol açabilir. Ancak bunlardan herhangi birine sahip kiÅŸilerin, erken tanı ve tedavi için doktora baÅŸvurması önerilir. Genelde kanserin erken dönemlerinde aÄŸrı olmaz. AÄŸrı olmasını beklemeden doktora baÅŸvurmak kanserin erken tanısında önemlidir.

Tanı

DiÄŸer kanserlerde olduÄŸu gibi kolon kanserleri de iyice büyüyene kadar belirti vermezler. Bu nedenle amaç, daha kanserde belirti yokken tümörü ortaya koymak olmalıdır. Belirtiler geliÅŸmeden önce bir kiÅŸinin kanser için taranması poliplerin ve kanserin erken tanınmasında yardımcı olur. Poliplerin erkenden tanınıp çıkartılması, kolorektal kanseri önleyebilir. Erken tanı konulduÄŸunda, kolorektal kanserin tedavisi daha etkin olabilir. Bu nedenle, 50 yaÅŸ üstündeki kiÅŸiler izlenmeli ve kolorektal kanser için artmış riski olan kiÅŸiler daha erken tarama programına alınmalıdır.

Erken tanıda kullanılan tarama testleri şunlardır:

Dışkıda gizli kan testi: Kanserler ve polipler kanadığından bu test ile dışkıda az miktarda kanı saptamak mümkündür. Ancak hemoroid gibi kanser dışı kanama nedenleri de bu testte pozitifliÄŸe yol açabilir.

Sigmoidoskopi: Rektum ve sigmoid kolon denen bağırsağın son 60 cm’lik kısmı görüntülenir. Polip tespit edilirse polipektomi denilen bir iÅŸlemle çıkartılmasına olanak saÄŸlar.

Kolonoskopi: Tüm kolonun iç duvarı görüntülenir, varsa polipler çıkartılabilir.

Rektumun parmakla muayenesi: Doktor vazelinle kayganlaştırarak eldivenli parmağı ile rektumu muayene eder.

Çift kontrastlı baryumlu kolon grafisi: Makattan beyaz opak madde verildikten sonra çekilen filmlerle tümörü göstermeyi saÄŸlar. Büyük tümörleri göstermede faydalıdır ancak kolonoskopi kadar güvenilir deÄŸildir.

Tarama ve tanı hakkında araÅŸtırmalar: Polipler ve kolorektal kanserin saptanması konusunda yeni teknikler denenmektedir. Bunlardan biri kolonun bilgisayarlı taraması, diÄŸeri dışkı örneklerinde yapılan genetik testlerdir. Bu testler henüz rutin kullanıma girmemiÅŸtir.

Risk gruplarına girmeyen hastalara, 50 yaşından baÅŸlayarak gaytada gizli kan taraması, 50 yaşın üzerinde ise en azından 5 yılda bir sigmoidoskopi, 10 yılda bir kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Risk grubunda olan hastalardan; daha önce polip çıkarılmış olan hastalar bu iÅŸlemden sonra 1-3 yıl içinde tekrar kolonoskopi yaptırmalıdır. Anne baba gibi yakın akrabalarında kalın bağırsak kanseri tanısı konmuÅŸ olanlar 40 yaşından önce veya akrabasına tanı konulduÄŸu yaÅŸtan en geç 8-10 yıl önce taramayı baÅŸlatmalıdır. Kalıtsal non-polipozis kolorektal kanser için genetik test yaptırılmalıdır. Ailesel adenomatoz polipozis (FAP) olarak adlandırılan hastalık olan kiÅŸiler genetik danışmanlık almalı ve 10-15 yaşından itibaren kolonoskopi ile takip edilmelidir. Meme, kadın genital organ kanseri olan kiÅŸiler 40 yaşından sonra, ülseratif koliti olan kiÅŸiler ise tanı aldıktan sonra periyodik olarak kolonoskopi yaptırmalıdır. Kolorektal kanser belirti ve bulguları olan kiÅŸilerde, bunların kanser ya da baÅŸka bir nedene baÄŸlı olduÄŸunun saptanması gereklidir. Doktor, kiÅŸinin aile öyküsünü, medikal özgeçmiÅŸini sorgular. Tarama bölümündeki testlerden bir ya da daha fazlası uygulanır. Kalın bağırsak kanserlerinin teÅŸhisi rektoskopi, sigmoidoskopi veya kolonoskopi ile tümörün görülmesi ve alınacak biopside kanserli dokunun gösterilmesi ile olur. Tetkiklerde anormal bir bulgu saptanırsa (polip gibi) kanser hücrelerini saptamak için biyopsi ÅŸarttır. Sıklıkla anormal alan kolonoskopi veya sigmoidoskopi ile çıkartılır. Patolog tarafından çıkartılan doku mikroskop altında kanser hücrelerinin varlığı açısından incelenir.

Evreleme

Biyopside kanser tespit edilirse doktor en iyi tedaviyi planlamak için hastalığın yayılımını (evresini) bilmek zorundadır. Evreleme tümörün yakın dokulara ve vücudun diÄŸer bölgelerine yayılma derecesine göre yapılır.

Evreleme için aÅŸağıdaki tetkikler yapılır:

Kan testleri: Kanda karsinoembriyonik antijen (CEA) ve diÄŸer maddeler araÅŸtırılır. Kolorektal kanserli bazı hastalarda ve kanser dışı bazı durumlarda CEA düzeyleri yükselebilir.

Kolonoskopi: Tanıda kolonoskopi yapılmadıysa tüm kolon ve rektum kolonoskopiyle incelenir.

Endorektal ultrason: Bir ultrason probu rektum içine yerleÅŸtirilir. Prob insanların duyamayacakları ses dalgaları yayar. Rektum ve çevre dokular bu ses dalgalarının yansımasını görüntüye dönüÅŸtüren bilgisayar tarafından görüntülenir, tümörün rektumda derinliÄŸi, lenf nodları ve yakın dokulara yayılımı hakkında bilgi verir.

GöÄŸüs radyografisi: Kanserin akciÄŸerlere yayılımını gösterir.

Bilgisayarlı tomografi (BT): KaraciÄŸer, akciÄŸer ve vücudun diÄŸer bölgeleri görüntülenir.

Doktor evreleme için gerekirse baÅŸka tetkiklere de baÅŸvurabilir (MRI gibi). Bazen evreleme cerrahiyle tümör çıkartılıncaya kadar tamamlanamaz.

Doktorlar kolorektal kanser evrelerini aşağıdaki gibi tanımlarlar:

Evre 0: Kanser sadece kolon ya da rektumun en iç duvarındadır. (karsinoma in situ olarak da adlandırılır)

Evre I: Kanser kolonun veya rektumun daha iç duvarından geliÅŸir. Tümör kolonun daha dış duvarına ulaÅŸmaz, kolon dışına yayılmaz. (Dukes A evre I kolorektal kanserin diÄŸer ismidir.)

Evre II: Tümör kolon veya rektumun daha derin duvarına yayılmıştır ancak kanser hücreleri lenf nodlarına yayılmamıştır. (Dukes B olarak da adlandırılır)

Evre III: Kanser yakın lenf nodlarına yayılmış ancak vücudun diÄŸer bölgelerine yayılmamıştır. (Dukes C diÄŸer ismidir)

Evre IV: Kanser akciÄŸer ve karaciÄŸer gibi vücudun diÄŸer bölgelerine yayılmıştır. (Dukes D diÄŸer ismidir.)

Rekürren kanser:

Kanser tedavi edildikten ve saptanmaz hale geldikten belli bir süre sonra kolon veya rektum ya da vücudun baÅŸka bir bölümünde tekrar ortaya çıkar buna rekürren kanser denir.

Tedavi

Kalın bağırsak kanserlerinin tedavisinde cerrahi, radyasyon ve kemoterapi baÅŸlıca kullanılan tedavi yöntemleridir. Tedavi, tümörün yerleÅŸim yeri ve evresine göre deÄŸiÅŸmektedir. Tedaviye baÅŸlamadan önce hastalar hastalığın evresini, tedavi seçeneklerini, tedavi yan etkilerini, tedavinin normal yaÅŸamları üzerindeki olumsuz etkilerini, tedavinin maliyeti ve kendisi için uygun olabilecek yeni klinik çalışmaların varlığını sorgulayabilir.

Cerrahi: Cerrahi tedavi, kanserin tedavisinde ana basamağı oluÅŸturur. Ama bunun için kanser uzak organlara (karaciÄŸer, akciÄŸer, beyin, kemik vb.) yayılmamış olmalıdır. Cerrahi yöntemde tümörlü kısım etraftaki saÄŸlam dokuyla beraber çıkartılır. Bunun yanında bağırsağı vücuda baÄŸlayan mezenter denilen doku ve lenf bezleri de çıkartılır. Rektum kanserlerinde tümör kalın bağırsağın sol tarafının bir kısmı ile birlikte alınır ve iki uç birbirine birleÅŸtirilir. BirleÅŸtirmenin mümkün olmadığı durumlarda cerrah, saÄŸlam bağırsağın ucunu karın duvarına ağızlaÅŸtırır, diÄŸer ucu kapatır. Buna kolostomi denir. Özel kolostomi torbaları vasıtasıyla dışkı dışarı alınır. ÇoÄŸu hastada bu durum geçicidir, cerrahi sonrası kolon veya rektum iyileÅŸmesi tamamlanınca kapatılır. Rektum alt bölgelerinde makata çok yakın kısımlarda tümörü olan hastalarda kolostomi kalıcı olabilir. Son yıllarda özellikle karaciÄŸere ve akciÄŸere yayılan bağırsak tümörlerinde o bölgedeki tümörü tamamen çıkartıldığı durumlarda da artık cerrahi tedavi uygulanmakta ve sonuçlar çok yüz güldürücü olmaktadır.

Kemoterapi: Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için antikanser ilaçları kullanmaktır. Sistemik tedavi olarak adlandırılır, çünkü ilaçlar kan dolaşımına geçerek vücuttaki kanser hücrelerini öldürür. Kolon kanserinin bazı evrelerinde ve vücudun baÅŸka yerine sıçramış olduÄŸu durumlarda sıklıkla kullanılan bir tedavidir. Antikanser ilaçlar ağız ya da damar yoluyla verilebilir. Hastalar hastanede ayaktan hasta olarak nadiren de yatarak bu tedavileri alabilirler. Hastalar kemoterapiyi tek başına ya da, cerrahi, radyoterapi ile kombine olarak alabilirler. Cerrahi öncesi verilen kemoterapiye neoadjuvant kemoterapi denir, cerrahi öncesi büyük tümörlerin küçülmesi amaçlanır. Cerrahi sonrası verilen kemoterapiye adjuvant kemoterapi denir ve cerrahi sonrası kalan kanser hücrelerini yok etmek, kanserin kolon rektum ya da vücudun baÅŸka bir bölgede tekrarlamasını önlemek amaçlanır. Kemoterapi ilerlemiÅŸ hastalığı olan kiÅŸilere de uygulanabilir.

Radyasyon Tedavisi: Radyoterapi olarak da adlandırılır. Ä°yonize radyasyonla tümör hücrelerinin tahribatına yol açan lokal bir tedavidir. Tedavi edilen alandaki kanser hücrelerini yüksek enerjili ışınlarla öldürmek amaçlanır. Radyoterapi, ameliyat öncesinde tümörün küçültülmesi amacıyla veya ameliyat sonrası nüksleri önlemek için kemoterapi ile beraber verilebilir. Radyoterapi genellikle rektum kanserlerinde ve bunların bazı evrelerinde kullanılmaktadır.

Yan Etkiler

Kanser tedavisinin yan etkileri

Tedavi saÄŸlıklı hücre ve dokuları da etkilediÄŸi için istenmeyen yan etkiler yaygındır. Tedavi ÅŸekline göre yan etkiler deÄŸiÅŸmektedir.

Cerrahi sonrası iyileşme zaman alır, bu sırada ağrı ve rahatsızlık hissi olabilir. Ağrı kesiciler kullanılabilir. Cerrahiye bağlı diğer yan etkiler olarak; halsizlik, yorgunluk, kabızlık ya da ishal, kanama, infeksiyon gibi acil tıbbi tedavi gerektiren durumlar ve kolostomi sonrası ciltte irritasyon sayılabilir.

Kemoterapinin yan etkileri, uygulanan ilacın tipine ve dozuna baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸmektedir. Genelde antikanser ilaçlar hızlı çoÄŸalan hücreleri etkiler. En çok etkilenen hücreler kan hücreleridir. Bu hücreler enfeksiyonla savaşır, kan pıhtılaÅŸması yapar ve vücuttaki dokulara oksijen taşırlar. Ä°laçlar kan hücrelerini etkilediÄŸinde hastaların enfeksiyon ve kanamaya eÄŸilimleri artar, kendilerini halsiz ve yorgun hissederler. Saç kökü hücreleri etkilendiÄŸinde saç dökülmesi olur. Saçlar tekrar çıkar ancak farklı renk ve yapıda olabilir. Sindirim sisteminde iÅŸtahsızlık, bulantı, kusma, ishal, ağız ve dudak yaralarına yol açabilir. Bu yan etkilerin çoÄŸu ilaçlarla kontrol edilebilir. Radyasyon tedavisinin yan etkileri verilen radyasyon miktarı ve tedavi edilen bölgeye göre deÄŸiÅŸmektedir. Karın bölgesine verilen radyoterapi; bulantı, kusma, ishal, kanlı dışkılama, dışkı kaçırmaya yol açabilir. Ayrıca ciltte kızarma, kuruma ve halsizlik ve yorgunluk olabilir.

Tarama

Risk gruplarına girmeyen hastalara 50 yaşından baÅŸlayarak gaitada gizli kan taraması, 50 yaşın üzerinde ise en azından 5 yılda bir sigmoidoskopi, 10 yılda bir kolonoskopi önerilmektedir. Risk grubunda olan hastalardan, daha önce polip çıkarılmış olan hastalar bu iÅŸlemden sonra 1-3 yıl içinde tekrar kolonoskopi yaptırmalıdır. Anne baba gibi yakın akrabalarında kalın bağırsak kanseri tanısı konmuÅŸ olanlar, 40 yaşından önce veya akrabasına tanı konulduÄŸu yaÅŸtan en geç 8-10 yıl önce taramayı baÅŸlatmalıdır. Kalıtsal non-polipozis kolorektal kanser için genetik test yaptırılmalıdır. Ailesel adenomatoz polipozis (FAP) olarak adlandırılan hastalık olan kiÅŸiler genetik danışmanlık almalı ve 10-15 yaşından itibaren kolonoskopi ile takip edilmelidir. Meme, kadın genital organ kanseri olan kiÅŸiler 40 yaşından sonra, ülseratif koliti olan kiÅŸiler ise tanı aldıktan sonra periyodik olarak kolonoskopi yaptırmalıdır.

Ulusal kanser tarama programına göre kadın ve erkeklerde uygulanacak tarama; 50-70 yaÅŸ arası 2 yılda bir gaitada gizli kan testi ve 10 yılda bir kolonoskopi yapılmalıdır.

Buradaki metin genel bir bilgilendirme olup, hastalıklar deÄŸiÅŸkenlik gösterebileceÄŸinden kiÅŸisel deÄŸerlendirme için uzmanınızla görüÅŸünüz.

Kaynak: kanser.gov.tr